MÜMKÜN OLAN EN YÜKSEK SEVİYEDE SAĞLIK STANDARTLARINA SAHİP OLMA HAKKI
MÜMKÜN OLAN EN YÜKSEK SEVİYEDE SAĞLIK STANDARTLARINA SAHİP OLMA HAKKI

14 No’lu Genel Yorum:

MÜMKÜN OLAN EN YÜKSEK SEVİYEDE SAĞLIK STANDARTLARINA SAHİP OLMA HAKKI

(12. Madde)

Yirmi ikinci oturum (2000)

 

1. Sağlık hakkı, diğer insan haklarının kullanımı için vazgeçilmez olan temel bir insan hakkıdır. İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin, insanlık onuruna yaraşır bir hayat yaşamaya vesile olacak, mümkün olan en yüksek seviyedeki sağlık standartlarına sahip olma hakkı vardır. Sağlık hakkının gerçekleşmesi, sağlık politikaları oluşturulması veya Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geliştirilmiş pek çok tamamlayıcı yaklaşımla ya da belirli hukuki araçların benimsenmesi aracılığıyla yerine getirilebilir. Sağlık hakkı, bunlardan başka, yasal olarak uygulanması zorunlu bazı unsurları da içermektedir.[1]

2. Bir insan hakkı olarak sağlık hakkı pek çok uluslararası araçta tanınmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25. Maddesinin 1. Paragrafı, “herkesin gerek kendisi, gerek ailesi için yiyecek, giyecek, konut, sağlık bakımı ve gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine sahip olma hakkı” olduğunu beyan etmektedir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, uluslararası insan hukuku içinde sağlık hakkı konusunda en kapsamlı maddeyi sunmaktadır. Buna göre, Sözleşmenin 12. Maddesinin 1. Paragrafı, taraf Devletlerin, “herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını” tanıdığını belirtirken, aynı maddenin 2. Paragrafı, “Devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirleri” açık bir biçimde sıralamaktadır. Sağlık hakkı ayrıca, diğer insan hakları araçlarının yanı sıra, 1965 tarihli Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin 5 (e) (iv). Maddesinde, 1979 tarihli Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin 11.1 (f) ve 12. Maddelerinde ve 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesinin 24. Maddesinde tanınmaktadır. 1996 yılında gözden geçirilen1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı (11. Madde), 1981 tarihli Afrika İnsan ve Halk Hakları Şartı (16. Madde) ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesinin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Alanındaki Ek Protokolü (10. Madde) gibi muhtelif bölgesel insan hakları araçları da sağlık hakkını tanımaktadır. Benzer şekilde, sağlık hakkı, İnsan Hakları Komisyonunca[2] ve ayrıca, 1993 tarihli Viyana Bildirgesi ve Eylem Programı ile diğer uluslararası araçlarda da beyan edilmiştir.[3]

3. Sağlık hakkı, diğer insan haklarının gerçekleşmesiyle çok yakından ilgili ve hatta bu hakların gerçekleşmesine bağlıdır; ve bu haklar, Uluslararası Haklar Bildirgesinde de geçtiği üzere yiyecek, konut, çalışma, eğitim, insanlık onuru, ayrımcılığa maruz kalmama, eşitlik, işkencenin yasaklanması, mahremiyet ve bilgiye erişim hakları ile toplanma, örgütlenme ve hareket özgürlüklerini kapsamaktadır. Bu ve diğer hak ve özgürlükler, sağlık hakkının ayrılmaz unsurlarına işaret etmektedir.

4. Sözleşmenin 12. Maddesinin hazırlanış aşamasında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Üçüncü Komitesi, Dünya Sağlık Örgütü Anayasasının giriş bölümünde geçen, ve sağlığı “sadece hasta veya sakat olmama hali değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma hali” olarak kavramsallaştıran sağlık tanımını benimsememiştir. Lakin, Sözleşmenin 12. Maddesinin 1. Paragrafında “mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartları”na yapılan atıf, yalnızca sağlık bakımı hakkı ile sınırlandırılmamaktadır. Bilakis, 12. Maddenin 1. Paragrafının hazırlanış tarihçesi ve tam lafzı, sağlık hakkının, insanların sağlıklı bir yaşam yaşamasını sağlayacak koşulları geliştiren, ve yiyecek, beslenme, konut, güvenli ve içilebilir su kaynaklarına erişim ve yeterli sağlık koşulları, güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları ve sağlıklı bir çevre gibi sağlığın belirleyici temel unsurlarını kapsayan geniş çaplı sosyoekonomik etmenleri içerdiğini kabul etmektedir.

5. Komite, dünya üzerinde bulunan milyonlarca insanın sağlık hakkını tam olarak kullanabilmesinin henüz çok uzak bir hedef olduğunun farkındadır. Nitekim, pek çok durumda ve özellikle de yoksulluk içinde yaşayan kişiler için bu hedef gittikçe uzaklaşmaktadır. Komite, bununla ilgili olarak, Devletlerin kontrolü dışında gerçekleşen uluslararası ve diğer etmenlerden kaynaklanan ve pek çok taraf Devlette 12. Maddenin tam anlamıyla gerçekleştirilmesine ket vuran aşılması güç yapısal ve diğer engeller olduğunu kabul etmektedir.

6. Bu genel yorum, taraf Devletlerin Sözleşmeyi uygulamasına ve rapor sunma yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olmak amacıyla, 12. Maddenin normatif içeriğine (Bölüm I), taraf Devletlerin yükümlülüklerine (Bölüm II), ihlallere (Bölüm III) ve ulusal düzeydeki uygulamalara (Bölüm IV) odaklanırken, taraf Devletler dışındaki aktörlerin yükümlülüklerine Bölüm V’de yer vermektedir. Genel yorum, Komitenin yıllardır incelediği taraf Devlet raporlarından edindiği deneyimlere dayanmaktadır.

1.  12. Maddenin Normatif İçeriği

7. 12. Maddenin 1. Paragrafı sağlık hakkının tanımını yaparken, 2. Paragrafı taraf Devlet yükümlülüklerine ilişkin açıklayıcı ve detaylı olmayan örnekler sıralamaktadır.

8. Sağlık hakkı, sağlıklı olma hakkı gibi anlaşılmamaktadır. Sağlık hakkı, hem hakları hem de özgürlükleri içermektedir. Buradaki özgürlükler, cinsel ve üremeyle ilgili özgürlükler dahil kişinin kendi sağlık ve bedenini kontrol etme hakkını ve müdahaleye maruz kalmama hakkını; örneğin, işkence görmeme hakkı, rıza olmadan tıbbi tedavi ve işleme tabi tutulmama hakkını içermektedir. Buna karşılık haklar, mümkün olan en yüksek seviyedeki sağlık durumuna ulaşabilmeleri işin insanlara eşit imkanlar sunan bir sağlık koruma sistemine sahip olma hakkını içermektedir.

9. 12. Maddenin 1. Paragrafında geçen “mümkün olan en yüksek seviyedeki sağlık standardı” kavramı, hem bireylerin biyolojik ve sosyoekonomik önkoşullarını hem de Devletlerin mevcut kaynaklarını göz önünde bulundurmaktadır. Yalnızca birey-Devlet ilişkisi içinde değerlendirilemeyecek pek çok konu bulunmaktadır; ve özellikle de iyi sağlık hali, bir Devletin tek başına temin edebileceği bir durum olmadığı gibi, Devletlerin insanların kötü sağlık durumunun her türlü muhtemel nedenine karşı bir koruma geliştirmeleri de mümkün değildir. Yani, genetik nedenler, insanların hastalıklardan kolay etkilenebilir olması ve kişilerin sağlıksız veya riskli hayatlar yaşıyor olması, bireylerin sağlık durumu ile ilgili olarak çok önemli etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu suretle, sağlık hakkı, pek çok çeşitli tesisten, mal ve hizmetten ve ayrıca mümkün olan en yüksek seviyedeki sağlık standardının gerçekleştirilmesi için gerekli koşullardan yararlanma hakkı olarak anlaşılmalıdır.

10. 1966 yılında İkiz Sözleşmelerin kabul edilmesinden bu yana, dünya üzerindeki sağlık durumu ciddi ölçüde değişikliğe uğramış ve sağlık mevhumu esaslı bir değişim geçirip daha geniş kapsamlı bir hal almıştır. Sağlıkla ilgili olarak, kaynakların dağılımı ve cinsiyet farklılıkları gibi daha fazla belirleyici faktör dikkate alınmaya başlamıştır. Daha geniş kapsamlı bir sağlık tanımı, şiddet ve silahlı çatışma gibi toplumsal alanla ilgili kaygılara da dikkati çekmektedir.[4] Ayrıca, insan bağışıklık yetmezliği virüsü ve edinilmiş bağışık yetmezliği sendromu (HIV/AIDS) gibi daha önceden bilinmeyen hastalıklar ve kanser gibi giderek daha yaygınlaşan hastalıklar ve ayrıca dünya nüfusunun hızla artışı, sağlık hakkının gerçekleştirilmesinin önüne yeni engeller getirmiştir; ve bu durumun 12 Madde yorumlanırken göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

11. Komite, Sözleşmenin 12. Maddesinin 1. Paragrafında tanımlandığı şekliyle sağlık hakkını, yalnızca zamanında sağlanan ve uygun sağlık bakımını değil, aynı zamanda güvenli ve içilebilir su kaynaklarına erişim ve yeterli sağlık koruma koşulları, güvenli yiyecek arzı, beslenme, konut, işle ilgili ve çevresel şartların sağlıklı olması, ve cinsel sağlık ile üreme sağlığı da dahil olma üzere sağlıkla ilgili eğitimlere erişim gibi sağlığın belirleyici etmenlerini içeren kapsayıcı bir hak olarak yorumlamaktadır. Bunun diğer bir önemli yanı ise, nüfusun yerel topluluk düzeyinde, ulusal ve uluslararası düzeylerde sağlıkla ilgili tüm karar alma süreçlerine katılmasıdır.

12. Sağlık hakkı, her türlü biçim ve düzeyde, zaruri ve birbiriyle ilgili aşağıdaki unsurları içermektedir; bu unsurların, tam olarak uygulanması, belirli bir taraf Devletin bünyesi içindeki mevcut koşullara bağlı olacaktır:

(a) Mevcudiyet. Genel sağlık ve sağlık bakım tesislerinin, sağlıkla ilgili mal ve hizmetlerin ve ayrıca programların işleyişinin, taraf Devletin sınırları içerisinde mevcut olması gerekir. Bu tesis, mal ve hizmetlerin kesin niteliği taraf Devletlerin kalkınma düzeyi de dahil olmak üzere pek çok etmene bağlı olarak farklılıklar gösterecektir. Yalnız bunlar, güvenli ve içilebilir su kaynaklarına erişimi ve yeterli sağlık koruma koşullarını, hastane, klinikler ve diğer sağlık yapılarını, ülke koşullara göre rekabet edebilir maaş alan uzman sağlık personeli ve diğer profesyonel personelleri, ve Dünya Sağlık Örgütünün Temel İlaçlar Eylem Programında[5] tanımlanan temel ilaçları içermektedir;

(b) Erişilebilirlik. Sağlık tesisleri, mal ve hizmetlerinin[6] taraf Devletlerin yargı yetkisi dahilinde, ayrımcılık olmaksızın herkesin erişimine açık olması gerekmektedir. Erişilebilirliğin birbiriyle kesişen dört boyutu bulunmaktadır:

Ayrımcılık olmaması: sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri yasaklanmış alanların hiçbirine dayalı ayrımcılık olmadan[7] herkesin erişimine, ve özellikle de genel nüfusun en savunmasız veya dışına itilmiş kesimlerine hem hukuken hem fiilen açık olmalıdır;

Fiziksel erişim: sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri toplumun tüm kesimlerinin, ve özellikle de etnik azınlıklar ve yerel halklar, kadınlar, çocuklar, ergenler, yaşlılar, engelli kişiler ve HIV/AIDS’li kişiler gibi genel nüfusun en savunmasız veya dışına itilmiş kesimlerinin güvenli fiziksek erişimine açık olmalıdır. Erişebilirlik, ayrıca, sağlık hizmetlerinin ve güvenli ve içilebilir su kaynakları ve yeterli sağlık koruma koşulları gibi sağılığın belirleyici etmenlerinin kırsal kesimlerde yaşayan kişiler dahil herkesin erişimine açık olması anlamına gelmektedir.

Ekonomik erişim (karşılanabilirlik): sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri herkesin ekonomik olarak karşılayabileceği şekilde olmalıdır. Sağlık bakım hizmetlerinin ve ayrıca sağlığın belirleyici etmenlerinin ücretlendirilmesi denklik ilkesine dayanmalı; ve böylelikle, kamu veya özel olsun bu hizmetlerin, toplumsal olarak dezavantajlı gruplar da dahil herkes tarafından karşılanabilir olması güvence altına alınmalıdır. Denklik ilkesi ise, daha yoksul hane halklarının, daha zengin hane halklarına kıyasla oransız bir şekilde sağlık harcamalarının yükü altına girmemelerini gerekli kılmaktadır;

Bilgiye erişim: sağlıkla ilgili konularda, bilgi ve fikir[8] isteme, alma ve verme haklarını içerir. Ancak, bilgiye erişebilirlik, mahremiyetin söz konusu olduğu kişisel sağlık verilerine sahip olma hakkını ihlal etmemelidir;

(c) Kabul edilebilirlik. tüm sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri tıp etiğine saygılı ve kültürel açıdan uygun olmalıdır; yani bireylerin, azınlıkların, halk ve toplulukların kültürlerine saygılı, toplumsal cinsiyete ve yaşam döngüsünün gerekliliklerine duyarlı olmalı, ve ayrıca mahremiyete saygı duyacak ve ilgili kişilerin sağlık durumunu iyileştirecek biçimde düzenlenmelidir.

(d) Kalite. Kültürel olarak kabul edilebilir olan sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri aynı zamanda tıbben ve bilimsel olarak da uygun ve iyi kalitede olmalıdır. Bu, diğer şeyler bir yana, nitelikli sağlık personelini, bilimsel olarak onaylanan ve tarihi geçmemiş ilaç ve hastane ekipmanını, güvenli ve içilebilir içme suyunu ve yeterli sağlık koruma koşullarını gerekli kılmaktadır.

13. Sözleşmenin 12. Maddesinin 2. Paragrafında bahsi geçen ve bütünüyle kapsayıcı olmayan örnekler grubu, Devletlerce alınması gereken eylemlerin tanımlanmasına rehberlik etmektedir. Bu grup, 12. Maddenin 1. Paragrafında geniş bir kapsamda tanımlanan sağlık hakkının gerektirdiği tedbirlere ilişkin genel örnekleri ortaya koymakta; böylelikle, aşağıdaki paragraflarda da örneklendiği üzere bu hakkın içeriğini izah etmektedir[9].

 

 

 

Madde 12.2 (a): Anne, çocuk ve üreme sağlığı hakkı

14. “Varolan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması” (Madde 12.2 (a))[10], çocuk ve anne sağlığı ile aile planlaması, doğum öncesi ve sonrası bakım[11], acil doğum hizmetleri ve bilgiye erişim ve ayrıca bu bilgi doğrultusunda hareket etmek için gerekli kaynaklara erişim[12] dahil cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi için gerekli tedbirler olarak anlaşılabilir.

Madde 12.2 (b): Sağlıklı bir doğal ortam ve iş ortamı hakkı

15. “Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme” (Madde 12.2 (b)), diğer şeylerin yanı sıra iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili önleyici tedbirleri; güvenli ve içilebilir su kaynaklarını ve yeterli sağlık koruma koşullarının sağlanması gerekliliğini; ve nüfusun radyasyona, diğer zararlı kimyasallara veya insan sağlığı üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkisi olan sağlığa zararlı başkaca çevresel koşullara maruz kalmasının[13] önlenmesini ve azaltılmasını kapsamaktadır. Ayrıca, sanayi temizliği, çalışma ortamında sağlığı tehdit eden koşulların nedenlerinin, uygulamada makul olduğu sürece olabildiğince asgari düzeye indirilmesi anlamına gelmektedir[14]. Bu madde, aynı zamanda, yeterli konut ile güvenli ve hijyenik çalışma koşullarını, yeterli yiyecek arzını ve düzgün beslenmeyi kapsamaktadır ve aşırı alkol ile tütün, uyuşturucu ve diğer zararlı maddelerin kullanımını tasvip etmemektedir.

Madde 12.2 (c): Hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü hakkı

16. “Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü” (Madde 12.2 (c)), başta HIV/AIDS olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile cinsel sağlık ve üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen diğer sorunlar gibi, davranışla ilgili sağlık sorunlarına yönelik önleyici programları ve eğitim programlarının oluşturulmasını; ve çevre güvenliği, eğitim, ekonomik kalkınma ve cinsiyet eşitliği gibi iyi sağlığın belirleyici etmenlerinin ileriye götürülmesini gerektirmektedir. Tedavi hakkı, kaza, salgın hastalık ve diğer benzeri sağlığı tehdit eden koşulların söz konusu olduğu durumlar için acil tıbbi bakım sisteminin oluşturulmasını, ve olağanüstü hallerde afet yardımı ve insani yardımın sağlanmasını içermektedir. Hastalıkların kontrolü ile, Devletlerin, diğer şeylerin yanı sıra, epidemiyolojik tarama ve ayrıştırmaya dayalı veri toplamanın kullanılması ve geliştirilmesiyle ilgili teknolojileri sağlama konusundaki tekil ve ortak çabalarına ve bağışıklama programlarının ve bulaşığı hastalıklarının kontrolüne yönelik diğer stratejilerin uygulanması ve yaygınlaştırılması atıfta bulunulmaktadır.

Madde 12.2 (d): Sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri hakkı[15]

17. Fiziksel veya ruhsal olsun, “hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması” (Madde 12.2 (d)), temel önleyici, tedavi ve rehabilitasyona yönelik sağlık hizmetleri ve sağlık eğitimine eşit ve zamanında erişimin sağlanmasını; düzenli tarama programlarını; yaygın hastalıkların, rahatsızlıklıların, yaralanmaların ve sakatlıkların tercihen halk sağlığı düzeyinde uygun yollarla tedavisini; temel ilaçların teminini; ve uygun akıl sağlığı bakım ve tedavisini içermektedir. Diğer önemli bir nokta ise nüfusun, sağlık sektörünün örgütlenmesi gibi önleyici ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin teminine, sigorta sistemine, ve özellikle de sağlık hakkıyla ilgili hem topluluk düzeyinde hem de ulusal düzeyde politik karar alma süreçlerine katılımının geliştirilmesi ve ileriye götürülmesidir.

Madde 12: Geniş bir uygulama alanı olan özel konular

Ayırım gözetmeme ve eşit muamele

18. Sözleşme, 2. Maddenin 2. Paragrafı ve 3. Maddeye dayanarak, sağlık bakımına ve sağlığı belirleyici etmenlerine, ve ayrıca bunların tedarik edilmesi için gerekli araç ve ehliyetlere erişimde yaşanan; ve sağlık hakkına eşit bir biçimde sahip olunmasını veya bu hakkın eşit olarak kullanılmasını geçersiz kılma veya buna zarar verme kastı ya da etkisine sahip olarak ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya başka türlü düşünce, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum, fiziksel veya zihinsel engel, sağlık durumu (HIV/AIDS dahil), cinsel tercih ve sivil, siyasal, toplumsal veya diğer statülere dayalı olarak yapılan her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Komite, sağlıkla ilgili ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik strateji ve programların çoğununun aralarında bulunduğu pek çok tedbirin asgari düzeydeki kaynak gereksinimiyle ve ilgili mevzuatın kabulü, değişikliği ya da yürürlükten kaldırılması veyahut da bilgi yayma yoluyla sürdürülebileceğinin altını çizmektedir. Komite, bununla ilgili olarak, 3 No’lu genel yorumun 12. Paragrafını hatırlatmaktadır; ve buna göre, bir toplumdaki riske açık gruplar, ciddi kaynak sıkıntısı yaşandığı zamanlarda bile nispeten düşük maliyetli hedef programlarıyla korunmalıdır.

19. Sağlık hakkıyla ilgili olarak, sağlık bakımı ve sağlık hizmetlerine hizmetlerde eşitlik üzerinde durulması gereken konulardır. Devletlerin, bu anlamda, yeterli araçlardan yoksun kişilere gerekli sağlık sigortası ve sağlık bakım hizmetlerini temin etmesi, ve sağlık bakımı ile sağlık hizmetlerinin temininde, özellikle de sağlık hakkına ilişkin ana yükümlülüklerle[16] ilgili olarak, uluslararası düzeyde yasaklanmış nedenlere dayanarak yapılan her türden ayrımcığı önleme konusunda özel yükümlülüğü bulunmaktadır. Kaynakların uygun olmayan biçimde tahsisi açıkça görülmeyen türden bir ayrımcılığa yol açabilmektedir. Örneğin, yatırımların, oransız bir biçimde, çoğu zaman nüfusun çok daha geniş bir bölünün yararlandığı birincil ve önleyici sağlık bakımı yerine, sadece küçük ve imtiyazlı bir kesimi tarafından erişilebilen pahalı tedavi edici hizmetleri kayırmaması gerekmektedir.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bakış açısı

20. Komite, hem kadınların hem erkeklerin sağlık durumlarının daha iyiye götürülmesi için, Devletlerin, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısını sağlıkla ilgili tüm politika, planlama, program ve araştırmalarının bir parçası haline getirmelerini tavsiye etmektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı bir yaklaşım, kadınların ve erkeklerin sağlıklarının biyolojik ve sosyokültürel faktörlerin önemli etkisi altında olduğunu genel olarak kabul etmektedir. Sağlıkla ilgili ve sosyoekonomik verilerin cinsiyete göre ayrıştırılması, sağlık alanındaki eşitsizliklerin belirlenmesi ve bunlara çare bulunması açısından zaruridir.

Kadınlar ve sağlık hakkı

21. Kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için, kadınların yaşamları boyunca sağlık haklarını ileriye götürmeye yönelik geniş kapsamlı bir ulusal stratejinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu türden bir stratejinin, kadınları etkileyen hastalıkların önlenmesi ve tedavi edilmesine yönelik müdahaleleri, ve ayrıca cinsek sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili hizmetler de dahil yüksek kalitede ve karşılanabilir sağlık bakımına erişim sağlamaya yönelik politikaları içermesi gereklidir. Buradaki ana amaç, kadınların sağlıkla ilgili karşı karşıya oldukları risklerin azaltılması; özellikle de anne ölümlerinin düşürülmesi ve kadınların aile içi şiddete karşı korunması olmalıdır. Kadınların sağlık hakkının tanınması, sağlık hizmetlerine, eğitim ve bilgilendirilme imkanlarına erişime mani olan tüm engellerin, cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanında karşılaşılanlar da dahil olmak üzere ortadan kaldırılmasını gerektirmektedir. Ayrıca, kadınları zararlı kültürel pratiklere ve kadınların tüm üreme haklarını tanımayan normlara karşı koruyacak önleyici, destekleyici ve tazmin ve telafi edici eylemlere de girişilmesi önemle gerekmektedir.

Çocuklar ve ergenler

22. 12. Maddenin 2. Paragrafının (a) bendi, bebek ölüm oranlarının düşürülmesi ve bebeklerle çocukların sağlıklı gelişimleri için tedbirler alınması gerektiğini ana hatlarıyla ortaya koymaktadır. Buna müteakip uluslararası insan hakları araçları çocuk ve ergenlerin en yüksek seviyede sağlık hakkını kullanma ve hastalıkların tedavisine yönelik imkanlara erişim hakkına sahip olduklarını tanımaktadır[17]. Çocuk Hakları Sözleşmesi, anneler için doğum öncesi ve sonrası bakım da dahil olmak üzere çocuklar ve aileleri için temel sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması konusunda Devletleri yönlendirmektedir. Sözleşme, bu amaçları, önleyici ve sağlığı geliştirmeye yönelik davranışlara ilişkin çocuk dostu bilgilendirmelere erişimin sağlanması ve bunların uygulanmasına aile ve topluluklara destek olunması ile ilişkilendirmektedir. Ayırımcılık gözetmeme ilkesinin uygulamaya geçirilmesi, hem kız çocuklarının hem de oğlan çocuklarının yeterli beslenme, güvenli çevre, fiziksel sağlık ve ayrıca akıl sağlığı hizmetlerine eşit erişimleri olmasını gerekli kılar. Erken evlilik, kadın cinsel organının bir parçasının veya tamamının kesilmesi, oğlan çocukların beslenme ve bakımda daha fazla gözetilmesi gibi, başta kız çocukları olmak üzere çocukların sağlığını olumsuz yönde etkileyen bazı geleneksel uygulamaların ortadan kaldırılması için etkin ve yerinde tedbirlerin alınması bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır[18]. Engelli çocuklara, tatmin edici ve insan gibi bir hayat yaşayabilme ve içinde bulundukları topluluğa katılabilme imkanı verilmelidir.

23. Taraf Devletlerin ergenler için güvenli ve destekleyici bir ortam sağlaması gerekmektedir; bu ortam engellere, sağlıklarını etkileyecek kararlara katılma, yaşam becerileri geliştirme, gerekli bilgileri edinme, danışma hizmetlerinden yararlanma, ve sağlık davranışlarıyla ilgili yaptıkları seçimleri müzakere etme imkanı sağlamalıdır. Ergenlerin sağlık hakkının tanınması, mahremiyet ve özel hayata saygılı ve uygun cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerini içeren gençlerle dost sağlık bakımı hizmetlerinin geliştirilmesine bağlıdır.

24. Çocukların ve ergenlerin sağlık hakkını güvence altına alan tüm politika ve programlarda, çocuk ve ergenlerin menfaati birincil kaygı olmalıdır.

Yaşlı kişiler

25. Komite, yaşlıların sağlık hakkının tanınması ile ilgili ve 6 No’lu genel yorumun (1995) 34 ve 35. Paragraflarına uygun olarak önleyici, tedavi ve rehabilitasyona yönelik tedbirleri bir araya getiren bütüncül bir yaklaşımın önemini yeniden vurgulamaktadır. Bu türden tedbirler, her iki cins için de düzenli kontrollere; yaşlı kişilerin işlevselliklerinin ve özerkliklerinin sürdürülmesine yönelik fiziksel ve psikolojik rehabilitasyona yönelik tedbirlere; ve kronik ve ölümcül hastalığı olan kişilere ihtimam gösterilmesine ve bu kişilerin bakımına dayanmalı; ve önlenebilir acılara maruz kalmalarını engelleyip insanlık onuruna yaraşır bir şekilde ölmelerini sağlamalıdır.

Engelli kişiler

26. Komite, engelli kişilerle ilgili meseleleri fiziksel sağlık ve akıl sağlığı hakkı bağlamında ele alan 5 No’lu genel yorumunun 34. Paragrafını yeniden teyit eder. Komite, ayrıca, yalnızca kamu sağlığı sektörünün değil, özel sağlık hizmet ve tesislerinin de engelli kişilerle ilgili olarak ayrımcılık gözetmeme ilkesine uymasının sağlanması gerekliliğinin altını çizmektedir.

Yerli halklar

27. Komite, gittikçe daha çok gelişen uluslararası hukuk ve uygulamaları ve ayrıca Devletlerin yerel haklarla ilgili olarak yakın zamanda aldıkları tedbirler ışığında[19], Devletlerin yerli halklarla ilgili olarak Sözleşmenin 12. Maddesindeki hükümleri daha iyi uygulayabilmelerini sağlamak için yerel halkların sağlık hakkını tanımlamaya yardım edecek unsurları belirlemenin faydalı olacağı üzerinde durmaktadır. Komite, yerli halkların sağlık hizmetleri ve bakımına erişimlerini iyileştirecek özel tedbirlere hakkı olduğunu düşünmektedir. Bu sağlık hizmetleri, geleneksel yöntemlerle hastalıkların önlenmesi, tedavi edilmesi ve ilgili ilaçların hazırlanmasına ilişkin uygulamaları göz önünde bulunduracak şekilde kültürel açıdan uygun olmalıdır. Devletler, yerli halkların mümkün olan en üst düzeyde fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olmaları için, bu hizmetlerin planlanması, sunulması ve denetimine kaynak sağlamalarıdır. Yerli halkların sağlıklarının tam olarak sağlanması için gerekli şifalı otların, hayvanların ve minerallerin korunması gereklidir. Komite, yerli topluluklardaki bireylerin büyük çoğunlulukla içinde bulundukları topluluğun genel sağlık durumuna bağlı, ve dolayısıyla kolektif bir boyutu olduğunu belirtmektedir. Komite, bu açıdan, yerli halkların kendi iradeleri dışında geleneksel yer ve ortamlarından edilmelerine yol açan ve böylelikle bu halkların beslenme kaynakları ve topraklarıyla kurdukları ortak yaşama dayalı bağı kopartıp yok sayan kalkınma faaliyetlerinin sağlığa zararlı etkileri olduğunu düşünmektedir.

Sınırlamalar

28. Kamu sağlığı ile ilgili meseleler, kimi zaman, diğer temel hakların kullanımına Devletlerce getirilen sınırlamaların nedeni olarak gösterilmektedir. Komite, Sözleşmede, hakların sınırlanması ile ilgili madde olan 4. Maddenin, esas olarak Devletlerin koyacakları sınırlamalara izin vermek değil, bireylerin haklarını korumaya yönelik olduğunu vurgulamaktadır. Buna göre, örneğin, bir taraf Devletin milli güvenlik veya kamu düzeninin koruması gibi gerekçelerle HIV/AIDS gibi çeşitli yollarla bulaşan hastalığı olan kişilerin hareketini kısıtlaması veya bu kişileri bir yere kapatması; doktorlara Hükümete muhalif olarak bilinen kişileri tedavi etmeye müsaade etmemesi; veyahut bu topluluklarda görülen temel bulaşıcı hastalıklara karşı herhangi bir bağışıklama programı geliştirmemesi durumunda, bu Devletin, 4. Maddede belirlenen unsurların her biriyle ilgili olarak bu ciddi tedbirlerin gerekçelerini ortaya koyma yükümlülüğü vardır. Bu türden kısıtlamaların uluslararası insan hakları standartları da dahil yasalara uygun olması zorunlu olup, Sözleşmeyle korunan hakların doğasına uygun, izlenen meşru amaçların menfaatine ve demokratik bir toplumun genel refahının geliştirilmesi için kesenkes zaruri olması gereklidir.

29. Bu türden sınırlamaların, Sözleşmenin 5. Maddesinin 1. Paragrafı doğrultusunda, orantılı olması zorunludur; yani, çeşitli sınırlama biçimleri mevcutsa, bunlar arasında en az kısıtlayıcı nitelikteki seçeneğin kabul edilmesi gerekmektedir. Kamu sağlığının korunması gerekçesiyle konulan sınırlamaların müsaade edilmesi durumunda bile, bunlar zaman sınırlamasına ve yeniden incelenmeye tabi olmalıdır.

2.  Taraf Devletlerin yükümlülükleri

Genel yasal yükümlülükler

30. Sözleşme hakların giderek artan bir şekilde gerçekleştirilmesini tanımakla ve mevcut kaynakların sınırlı olmasından kaynaklanabilecek sıkıntıları kabul etmekle birlikte, taraf Devletlere hemen işlerlik kazanması gereken çeşitli yükümlülükler de yüklemektedir. Taraf Devletlerin, sağlık hakkıyla ilgili olarak, hakkın ayırımcılık yapılmaksızın kullanılmasını güvence altına almak (Madde 2.2) ve 12. Maddenin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi için gerekli her türlü tedbiri alma (Madde 2.1) yükümlülüğü gibi hemen yerine getirmeleri gereken yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu türden tedbirlerin ihtiyatlı, somut ve sağlık hakkının tam anlamıyla gerçekleştirilmesine yönelik olmalıdır[20].

31. Sağlık hakkının belirli bir süre dahilinde giderek artan bir şekilde gerçekleştirmesi, taraf Devlet yükümlülüklerinin tüm anlamlı içeriğinden çekip çıkartılması olarak yorumlanmamalıdır. Hakların giderek artan bir şekilde gerçekleştirilmesi, daha ziyade, taraf Devletlerin 12. Maddenin tam anlamıyla gerçekleşmesi doğrultusunda mümkün olduğunca çabuk ve etkin bir biçimde hareket etmek için belirli ve süre giden bir yükümlülüğü olduğu anlamı taşımaktadır.[21]

32. Sözleşmede yer alan diğer tüm haklar için geçerli olduğu üzere, sağlık hakkıyla ilgili tedbirlerin geriletici nitelikte olmasına müsaade edilemeyeceği güçlü bir kanıdır. Geriletici tedbirlerin kasten alınması durumunda, taraf Devletler, bu tedbirlerin tüm mevcut seçeneklerin dikkatli bir şekilde incelenmesinden sonra ortaya konduğunu ve Sözleşmede sağlanan hakların tümüne referansla ve ilgili taraf Devletin mevcut kaynaklarının tam anlamıyla kullanılması bağlamında uygun şekilde gerekçelendirildiğini kanıtlama yükümlülüğü altındadır.[22]

33. Tüm insan hakları gibi sağlık hakkı da taraf Devletlere üç türde ya da düzeyde yükümlülük yüklemektedir: saygı duyma, koruma ve yerine getirme (gerçekleştirme) yükümlülükleri. Yerine getirme yükümlülüğü kolaylaştırma, sağlama ve geliştirme yükümlülüklerini içermektedir.[23] Saygı duyma yükümlülüğü, kişilerin sağlık hakkını kullanmasına Devletlerin doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmekten imtina etmelerini gerekli kılar. Koruma yükümlülüğü ise, 12. Maddenin güvence altına aldıklarının üçüncü kişilerce müdahale edilmesine önleyecek şekilde Devletlerin tedbirler almasını gerektirmektedir. Son olarak yerine getirme yükümlülüğü, Devletlerin sağlık hakkının tam anlamıyla gerçekleştirilmesi için uygun yasal, idari, bütçesel, yargısal, geliştirici ve diğer tedbirleri almalarını gerekli kılar.

Özel yasal yükümlülükler

34. Devletler, özel olarak, hükümlü veya tutuklular, azınlıklar, sığınmacılar veya yasadışı göçmenler de dahil herkesin önleyici, tedavi ve teskin edici sağlık hizmetlerine eşit erişimlerini yadsımaktan veya sınırlamaktan imtina etme; Devlet politikası olarak ayırımcı politikalar yürürlüğe koymaktan kaçınma; ve kadınların sağlık statüsü ve ihtiyaçlarıyla ilgili olarak ayrımcı uygulamalar ortaya koymaktan kaçınma yoluyla sağlık hakkına saygı duyma yükümlülüğü altındadır. Saygı duyma yükümlülüğü, bundan başka ve bir akıl hastalığının tedavisi için istisnai bir temel olmadığı veya bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolü söz konusu olmadığı müddetçe Devletlerin geleneksel önleyici bakımı, tedavi edici uygulamaları ve ilaçları yasaklamaktan veya engellemekten; güvenli olmayan ilaçları pazarlamaktan ve zor yoluyla tıbbi tedavi uygulamaktan kaçınmaları yükümlülüğünü içermektedir. Bu türden istisnai durumların, en iyi uygulamalara ve Akıl Hastalarının Korunmasına ve Akıl Sağlığının Geliştirilmesine Dair Prensipler[24] gibi uygulamalı uluslararası standartlara saygı gösteren özel ve kısıtlı koşullara tabi olması gereklidir. Ayrıca Devletler, gebelik önleyici araçlara ve cinsel sağlık ve üreme sağlığını sağlamaya yönelik diğer araçlara erişimi sınırlamaktan, cinsel eğitim ve bilgilendirme de dahil sağlıkla ilgili bilgileri sansürlemekten, geri çekmekten veya kasten yanlış yorumlamaktan ve ayrıca insanların sağlıkla ilgili konulara katılımını engellemekten kaçınmalıdır. Devletler, buna ek olarak, örneğin devlet tesislerinin endüstriyel atıklarla hava, su ve toprağı yasal olmayan biçimlerde kirletmesinden; nükleer, biyolojik veya kimyasal silahların test edilmesi insan sağlığına zararlı maddelerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyorsa, bunları kullanmaktan veya test etmekten; ve cezai bir tedbir olarak sağlık hizmetlerine erişimi sınırlandırmaktan (örneğin, silahlı çatışma dönemlerinde bunu yapıp uluslararası insani hukuku ihlal etmekten) kaçınmalıdır.

35. Koruma yükümlülüğü, diğer şeylerin yanı sıra, Devletlerin üçüncü kişiler tarafından tedarik edilen sağlık bakımı ve sağlıkla hizmetlerine eşit erişimi sağlayacak yasal düzenlemeleri yapma veya bununla ilgili başka tedbirler alma; sağlık sektörünün özelleştirilmesinin sağlık tesislerinin, mal ve hizmetlerinin mevcutluğu, erişilebilirliği, kabul edilebilirliği ve niteliği için bir tehlike oluşturmamasını güvence altına alma; üçüncü kişilerce pazarlanan tıbbi ekipman ve ilaçları denetleme; ve pratisyen hekimlere diğer sağlık personelinin uyun standartta eğitim, bilgi ve etik davranış kurallarına sahip olmalarını sağlama görevlerini içerir. Devletler, buna ek olarak, zararlı birtakım sosyal ve geleneksel uygulamaların doğum öncesi ve sonrası bakım ve aile planlamasına erişime karışmamasını güvence altına almakla; üçüncü kişilerin kadınları geleneksel uygulamalara (örneğin kadın sünnetine) zorlamasını önlemekle; ve toplumdaki tüm riske açık ve toplum dışına itilmiş grupları, özellikle de kadın, çocuk, ergen ve yaşlıları şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı tanımı ışığında korumak için gerekli tedbirleri almakla da yükümlüdür. Devletler, ayrıca, üçüncü kişilerin insanların sağlıkla ilgili bilgilendirme ve hizmetlere erişimini kısıtlamamasını da güvence altına almalıdır.

36. Yerine getirme yükümlülüğü, Devletlerin diğer şeylerin yanı sıra ulusal siyasal ve yasal sistemde sağlık hakkını gerektiği gibi, tercihen mevzuat uygulamaları bağlamında tanımalarını, ve sağlık hakkının gerçekleşmesi için detaylı bir planla ulusal ölçekte bir sağlık politikası benimsemelerini gerekli kılar. Devletler, temel bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklama programları dahil sağlık bakımının temin edilmesini güvence altına almalı; ve besleyici ve güvenli yiyecek, içilebilir su kaynaklarına erişim ve yeterli sağlık koşulları, yeterli konut ve yaşam koşulları gibi sağlığın belirleyici tüm temel unsurlarına eşit erişimi sağlamalıdır. Kamu sağlığı ile ilgili altyapıların, başta kırsal bölgeler olmak üzere, güvenli annelik dahil cinsel ve üreme sağlığı ile ilgili gerekli hizmetleri sağlaması gerekir. Devletler, doktorların ve diğer tıbbi personelin yeterli eğitime sahip olmasını; hastane, klinik ve diğer sağlık tesislerinin yeter sayıda olmasını; ve danışmanlık ve akıl sağlığı hizmetleri veren kurumların açılmasının desteklenmesini ülke çapında dengeli bir dağılım sağlanmasını gözeterek güvence altına almalıdır. Bunun dışındaki yükümlülükler herkesin karşılayabileceği biçimde devlet, özel ve karma sağlık sigortası sisteminin temin edilmesini; tıbbi araştırmalar ile sağlık eğitiminin ve ayrıca başta HIV/AIDS, cinsel sağlık ve üreme sağlığı, geleneksel uygulamalar, aile içi şiddet, aşırı alkol ile sigara, uyuşturucu ve diğer zararlı maddelerin kullanımı ile ilgili olanlar olmak üzere bilgilendirme kampanyalarının teşvik edilmesini içermektedir. Devletler ayrıca çevresel ve iş sağlığı ile ilgili tehlikelerle epidemiolojik verilerle kanıtlanmış tüm diğer tehditlere karşı gerekli tedbirleri almakla mükelleftir. Devletler, bu amaçla benzindeki kurşun gibi ağır metallerden kaynaklanan kirlilik dahil hava, su ve toprak kirliliğinin azaltılması ve ortadan kaldırılmasına yönelik ulusal politikalar belirlemeli ve bunları uygulamaya geçirmelidir. Devletler, ayrıca, meslek kazaları ve hastalıkları riskinin en aza indirilmesi için tutarlı bir ulusal politika belirlemek, uygulamak ve bunu periyodik olarak gözden geçirmek, ve ayrıca işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri konusunda tutarlı bir ulusal politika öngörmekle görevlidir[25].

37. Yerine getirme (kolaylaştırma) yükümlülüğü, Devletlerin diğer şeylerin yanı sıra, birey ve toplulukların sağlık hakkını kullanabilmelerini sağlayacak ve buna yardımcı olacak pozitif tedbirler almasını gerekli kılar. Buna ek olarak; kişi veya gruplar kendi kontrolleri dışındaki birtakım nedenlerden ötürü belirli bir hakkı ellerindeki araçlarla yerine getiremeyecek durumdaysalar, Taraf Devletler, Sözleşmede yer alan bu hakkı yerine getirmekle (sağlamakla) yükümlüdür. Sağlık hakkını yerine getirme (destekleme) yükümlülüğü, taraf Devletlerin, toplumun sağlıklı hale getirilmesi ve toplum sağlığının korunması ve iyileştirilmesi konusunda tedbirler almasını gerektirir. Bu yükümlülükler, (i) araştırmalar ve bilgilendirme yapılması gibi sağlık sonuçlarını olumlu yönde etkileyen faktörlerin tanınmasının teşvik edilmesini; (ii) sağlık hizmetlerinin kültürel farklılıklara uygunluğunun ve sağlık bakım personelinin riske açık ve toplum dışına itilmiş grupların ihtiyaçlarını tanıyacak ve bu ihtiyaçlara karşılık verecek biçimde eğitilmesinin sağlanmasını; (iii) Devletlerin sağlıklı yaşam ve beslenme, sağlığa zararlı geleneksel uygulamalar ve mevcut hizmetlerle ilgili uygun bilgilerin dağıtılması yükümlülüğünün yerine getirilmesinin sağlanmasını; ve (iv) insanların kendi sağlıkları ile ilgili olarak bilinçli verdikleri kararların desteklenmesini içerir.

Uluslararası yükümlülükler

38. Komite, 3 No’lu genel yorumunda, tüm taraf Devletlerin tek başlarına veya başta ekonomik ve teknik olmak üzere uluslararası yardım ve işbirliği yoluyla Sözleşmede tanınan sağlık hakkı gibi hakların tam anlamıyla gerçekleştirilmesi doğrultusunda tedbirler alma yükümlülüğü altında olduklarının altını çizmiştir. Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 56. Maddesinin, Sözleşmedeki belirli hükümlerin (12, 2(1), 22 ve 23. Maddeler) ve birincil sağlık hizmetleri ile ilgili Alma-Ata Bildirgesinin ruhuna uygun olarak, uluslararası işbirliğinin temel rolünü tanımalı; ve sağlık hakkının tam anlamıyla gerçekleştirilmesi için ortak veya müstakil tedbirler alacakları konusundaki taahhütlerini yerine getirmelidir. Bu bağlamda taraf Devletler, insanların sağlık statüsü konusunda başta gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ve ayrıca ülkeler içindeki mevcut ağır eşitsizliğin toplumsal ve ekonomik açıdan kabul edilemez ve dolayısıyla tüm ülkeler için ortak bir mesele olduğunu beyan eden Alma-Ata Bildirgesini referans almalıdır.[26]

39. Taraf Devletler, 12. Maddeyle ilgili uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, sağlık hakkının diğer ülkelerdeki kullanımına saygı göstermeli; ve şayet üçüncü şahısları hukuki veya diğer yollarla etkileyebilecek durumda iseler, Birleşmiş Milletler Antlaşması ve ilgili uluslararası hukuka göre bunların sağlık hakkını ihlal etmesini engellemelidir. Taraf Devletler, mevcut kaynakları doğrultusunda ve mümkün olduğu durumlarda diğer ülkelerdeki temel sağlık tesisleri ile mal ve hizmetlerine erişimi kolaylaştırmalı, ve gerekli olduğu takdirde ihtiyaç duyulan yardımı tedarik etmelidir[27]. Uluslararası anlaşmalarda sağlık hakkına gerektiği gibi önem verilmesinin temin edilmesi taraf Devletlerin sorumluluğu altındadır; ve taraf Devletlerin bu doğrultuda hukuki araçların daha fazla geliştirilmesini dikkate almaları gerekmektedir. Diğer uluslararası anlaşmaların kararları ile ilgili olarak, taraf Devletler bu araçların sağlık hakkı üzerinde olumsuz etkileri olmamasını sağlamak yönünde tedbirler almalıdır. Benzer biçimde, Taraf Devletler, uluslararası örgütlenmelerin üyeleri olarak eylemlerinde sağlık hakkının gerektiği gibi dikkate alınmasını sağlama yükümlülüğü altındadır. Buna göre, başta Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve bölgesel kalkınma bankaları olmak üzere uluslararası mali kurumların üyesi olan taraf Devletlerin bu kurumların borç politikalarını, kredi düzenlemelerini ve aldıkları uluslararası tedbirleri belirlerken sağlık hakkının korunmasına daha fazla dikkat göstermesi gereklidir.

40. Birleşmiş Milletler Antlaşması, Birleşmiş Genel Kurulunun ilgili kararları ve Dünya Sağlık Asamblesine göre, mülteciler ve yerinden edilmiş kişilere yönelik yardımlar da dahil olmak üzere acil durumlarda afet yardımı ve insancıl yardım sağlanırken işbirliğine girilmesi konusunda taraf Devletlerin ortak ve tekil sorumluluğu bulunmaktadır. Bunun için her bir taraf Devlet kapasitesini en yüksek düzeyde kullanarak bu göreve katkıda bulunmalıdır. Uluslararası tıbbi yardım, güvenli ve içilebilir içme suyu, yiyecek ve tıbbi malzeme gibi kaynakların dağıtımı ve idaresi, ve ayrıca mali yardımların sağlanmasında öncelik nüfusun en fazla riske açık kesimleri ile toplum dışına itilmiş gruplara verilmelidir. İlaveten, bazı bulaşıcı hastalıkların kolaylıkla sınırları aşabildiğini göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası topluluğun bu sorunun çözümü konusunda kolektif bir sorumluluğu bulunmaktadır. Ekonomik açıdan gelişmiş taraf Devletlerin, gelişmekte olan daha yoksul ülkelere bu bağlamda yardım etmesi bu devletlerin özel bir sorumluluğu ve yararıdır.

41. Taraf Devletlerin, başka bir Devletin yeterli ilaç ve tıbbi ekipman tedarikini kısıtlayıcı ambargolar koymaktan veya benzer tedbirler almaktan her koşulda kaçınması gerekmektedir. Bu türden mallar üzerine getirilen kısıtlamalar hiçbir koşulda siyasi ve ekonomik baskı aracı olarak kullanılmamalıdır. Komite, bu noktada, 8 No’lu genel yorumunda ekonomik yaptırımlarla ekonomik, sosyal ve kültürel haklara saygı ilişkisine dair beyan etmiş olduğu pozisyonunu yeniden hatırlatmaktadır.

42. Sözleşmeye yalnızca Devletler taraf olup, bir tek Devletler Sözleşmeye uyma yükümlülüğü altında olsalar da, sağlık hakkının gerçekleştirilmesinden toplumun tüm üyeleri (sağlık personelleri dahil tüm bireyler, aileleri, yerel topluluklar, hükümetler-arası ve hükümet-dışı örgütler, sivil toplum örgütleri ve özel sektör) sorumludur. Dolayısıyla taraf Devletlerin bu sorumlulukların yerine getirilebileceği bir ortam yaratması gereklidir.

Ana yükümlülükler

43. Komite, 3 No’lu genel yorumunda, temel birincil sağlık hizmetleri dahil Sözleşmede belirtilen tüm hakların en azından asgari temel düzeyde sağlanmasının taraf Devletlerin ana yükümlülüğü olduğunu teyit etmiştir. Alma-Ata Bildirgesi, Kahire Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı[28] gibi daha çağdaş araçlarla birlikte yorumlandığında, Sözleşmenin 12. Maddesinden kaynaklanan yükümlülüklere dair zorlayıcı [mücbir] bir kılavuzdur. Dolayısıyla, Komitenin görüşüne göre bu ana yükümlülükler en azından şu yükümlülükleri içermektedir:

(a) Başta riske açık ve toplum dışına itilmiş grupların erişim hakkı olmak üzere sağlık tesislerine, mal ve hizmetlerine ayırım gözetilmeden erişim hakkının sağlanması;

(b) Yeteri kadar besleyici ve güvenli asgari temel yiyeceklere erişim ile herkesin aç kalmama hakkının güvence altına alınması;

(c) Temel barınak, konut ve sağlık koşulları ile güvenli ve içilebilir yeterli suyun tedarik edilmesinin sağlanması;

(d) Dünya Sağlık Örgütü Temel İlaçlar Eylem Programı kapsamı altında belirli zaman aralıkları ile tanımlanan temel ilaçların temini;

(e) Tüm sağlık tesislerinin, mal ve hizmetlerinin adil bir biçimde dağılımının sağlanması;

(f) Epidemiyolojik verilere dayanarak tüm nüfusun sağlık kaygılarına yönelik ulusal bir genel sağlık stratejisinin ve eylem planının kabul edilip uygulanması; bu strateji ve eylem planı katılımcı ve şeffaf bir süreç içinde planlanıp gözden geçirilecektir; ilgili sürecin yakından izlenebilmesini sağlayan sağlık hakkı göstergeleri ve karşılaştırmalı değerlendirme sonuçları gibi yöntemleri içerecektir; strateji ve eylem planının hazırlandığı süreç ve içeriği riske açık ve toplum dışına itilmiş gruplarla özel olarak ilgilenecektir.

44. Komite, ayrıca, aşağıdaki yükümlülüklerin mukayeseli üstünlüğü olduğunu tespit etmektedir:

(a) Üreme, anne (doğum öncesi ve doğum sonrası) ve çocuk sağlığı hizmetlerinin temini;

(b) Toplulukta ortaya çıkan belli başlı bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklamanın sağlanması;

(c) Bölgesel [endemik] ve salgın hastalıkların önlenmesi, tedavi edilmesi ve kontrolü için gerekli tedbirlerin alınması;

(d) Belirli bir toplulukta görülen temel sağlık sorunlarına ilişkin bu hastalıkların önlenme ve kontrol yöntemlerini de içeren eğitimlerin ve bilgilendirmelerin yapılması;

(e) Sağlık personellerine sağlık ve insan hakları eğitimlerini de içerecek şekilde gerekli eğitimlerin verilmesi.

45. Herhangi bir şüpheye yer bırakmamak açısından Komite, gelişmekte olan ülkelerin yukarıda 43 ve 44. Paragraflarda belirtilen ana ve diğer yükümlülükleri yerine getirebilmelerine olanak veren “ekonomik ve teknik yardım ve işbirliği”nin[29] sağlanmasının yardım edebilecek durumda olan tüm taraf Devletlerin ve diğer aktörlerin görevi olduğunu vurgulamak istemektedir.

3. İhlaller

46. 12. Maddenin normatif içeriği (Bölüm I) taraf Devlet yükümlülükleri üzerine uygulandığında, sağlık hakkı ihlallerinin tespit edilmesini kolaylaştıran dinamik bir süreç başlatılmış olur. Aşağıdaki paragraflar 12. Maddenin ihlal edildiği durumları açıklamaktadır.

47. Sağlık hakkının ihlal edilmesine yol açan eylemler veya ihmalkarlıkların tespitinde, taraf Devletlerin 12. Madde altındaki yükümlülüklerini yerine getirmek konusundaki isteksizlikleri ile bunları yerine getiremeyecek durumda olmalarının birbirinden ayrı tutulması büyük önem taşır. Bu durum, mümkün olan en yüksek seviyedeki sağlık standardından bahseden 12. Maddenin 1. paragrafı ile, tüm taraf Devletlerin mevcut kaynakları ölçüsünde gerekli her türlü tedbiri almayı taahhüt ettikleri 2. Maddenin 1. Paragrafından yola çıkmaktadır. Sağlık hakkının gerçekleştirilmesi için mevcut kaynaklarını azami düzeyde kullanmakta isteksiz davranan bir taraf Devlet, Sözleşmenin 12. Maddesi altındaki yükümlülüklerini ihlal etmektedir. Şayet kaynak sıkıntısı bir Devletin Sözleşme altındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesini olanaksız kılıyorsa, bu Devletin yukarıda bahsedilen yükümlülükleri gerçekleştirebilmek için elindeki mevcut kaynakların tümünü kullanmak konusunda her türlü çabayı göstermiş olduğunu ortaya koyması gerekir. Yine de taraf Devletlerin, 43. Paragrafta belirtilen askıya alınamaz (non-derogable) ana yükümlülükleri yerine getirmemelerini hiçbir koşulda gerekçelendiremeyecek-lerinin vurgulanması gerekir.

48. Sağlık hakkı ihlalleri Devletlerin veya Devletlerin yeterli denetiminde olmayan diğer oluşumların doğrudan eylemleri neticesinde ortaya çıkabilir. 43. Paragrafta belirtilen sağlık hakkı kapsamındaki ana yükümlülüklerle bağdaşmayan geriletici tedbirlerin benimsenmesi bir sağlık hakkı ihlalidir. İcrai fiiller (acts of commission) nedeniyle ortaya çıkan ihlaller, sağlık hakkının sürekli kullanılabilmesi için gerekli mevzuatın resmen yürürlükten kaldırılması veya askıya alınmasını ve sağlık hakkı ile ilgili önceden var olan iç hukuk ve uluslararası hukuk yükümlülükleri ile alenen ters düşen mevzuat veya politikaların kabul edilmesini içermektedir.

49. Sağlık hakkı ihlalleri, Devletlerin yasal yükümlülüklerinden kaynaklanan gerekli tedbirleri almaması veya bunları ihmali neticesinde de ortaya çıkabilmektedir. İhmali fiiller (acts of omission) nedeniyle ortaya çıkan ihlaller, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkının tam anlamıyla gerçekleşmesine yönelik uygun tedbirlerin alınmamasını; iş güvenliği ve sağlığı ve ayrıca işçi sağlığı hizmetlerine ilişkin ulusal bir politika olmamasını; ve ilgili yasaların icra edilmemesini içermektedir.

Saygı duyma yükümlülüğüne yönelik ihlaller

50. Saygı duyma yükümlülüğüne yönelik ihlaller Sözleşmenin 12. Maddesinin 1. Paragrafında belirlenen standartlarla ters düşen fiil, politika ve yasalardır; ve bu ihlallerin bedensel zarar, gereksiz hastalık ve önlenebilir ölümlerle sonuçlanması muhtemeldir. Bu türden ihlal örnekleri arasında, fiili veya hukuki ayırımcılık sebebiyle belirli kişi ve grupların sağlık tesisleri, mal ve hizmetlerine erişiminin yadsınmasını; sağlığın korunması veya tedavi edilmesi ile ilgili hayati bilgilerin kasten saklı tutulmasını veya yanlış yorumlanmasını; sağlık hakkının herhangi bir unsurunun kullanılmasına engel olan yasa veya politikaların benimsenmesini; ve Devletlerin, başka Devletlerle, uluslararası örgütlerle veya çokuluslu şirketler ve benzeri diğer oluşumlarla ikili veya çok taraflı anlaşmalara imza atarken sağlık hakkıyla ilgili hukuki yükümlülüklerini dikkate almamalarını içermektedir.

Koruma yükümlülüğüne yönelik ihlaller

51. Koruma yükümlülüğüne yönelik ihlaller, Devletlerin, sağlık hakkının üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesine karşı yargı yetkileri dahilindeki kişileri korumaya yönelik gerekli tüm tedbirleri almamasından kaynaklanmaktadır. Bu kategori altındaki ihlaller birey, grup ve şirket eylemlerinin başkalarının sağlık hakkını ihlal etmesinin önüne geçecek düzenlemeleri yapmak konusundaki ihmalkarlıklarını; tüketicileri ve işçileri sağlığa zararlı uygulamalara (örneğin ilaç ve yiyecek üreticileri veya ilgili işverenlerinin) karşı korunmamasını; tütün, uyuşturucu madde ve diğer zararlı maddelerin üretimi, satışı ve kullanımının caydırılmamasını; kadınları şiddete karşı korumayıp failleri cezai takibata tabi tutmamayı; sağlığa zararlı geleneksel tıbbi veya kültürel uygulamaların caydırılmamasını; ve maden ve imalat sanayisinin su, hava ve toprağı kirletmesini engelleyici yasalar koyup bunları uygulamamayı içermektedir.

Yerine getirme yükümlülüğüne yönelik ihlaller

52. Yerine getirme yükümlülüğüne yönelik ihlaller, sağlık hakkının gerçekleştirilmesinin güvence altına alınmasında taraf Devletlerin gerekli tüm tedbirleri almamasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Herkesin sağlık hakkını sağlamak için planlanmış ulusal bir sağlık politikasının kabul edilip uygulanmaması; devlet kaynaklarının, sağlık hakkının başta riske açık ve toplum dışına itilmiş gruplar olmak üzere kişi veya gruplarca kullanılamamasına yol açacak şekilde, yetersiz ya da yanlış tahsis edilmesi; sağlık hakkının gerçekleştirilmesine yönelik ulusal düzeyde izlemenin olmaması (örneğin, sağlık hakkıyla ilgili göstergelerin ve karşılaştırmalı değerlendirme sonuçlarının belirlenmesinin söz konusu olmaması); sağlık tesisleri, mal ve hizmetlerinin dağılımındaki adaletsizliklerin azaltılmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınmaması; sağlık konusunda toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımın benimsenmemesi; ve çocuk ve anne ölüm oranlarının düşürülmemesi bu türden ihlallere örnek olarak gösterilebilir.

4. Ulusal Düzeyde Uygulamalar

Çerçeve mevzuat

53. Sağlık hakkının uygulanmasında en uygun ve gerçekleştirilebilir tedbirlerin ne olduğu Devletten devlete ciddi farklılıklar göstermektedir. Belirli durumlar için en uygun tedbirlerin belirlenmesi konusunda tüm Devletlerin takdir hakkı bulunmaktadır. Yine de, mümkün olan en kısa zamanda herkesin en yüksek seviyedeki fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olabilmesi için herkesin sağlık tesislerine, mal ve hizmetlerine erişimini sağlamak üzere gereken tüm tedbirlerin alınması, Sözleşmenin Devletlere açıkça yüklediği bir görevdir. Bu, herkesin sağlık hakkını kullanmasını güvence altına alacak insan hakları ilkelerine dayanan ve bu ilkeleri hedefleyen ulusal bir stratejinin kabul edilmesini, politikaların ve buna ilişkin sağlık hakkı göstergeleri ile karşılaştırmalı değerlendirme sonuçlarının belirlenmesini gerekli kılar. Bu ulusal sağlık stratejisi, aynı zamanda, belirlenen hedeflere ulaşmak için mevcut kaynakların ve bu kaynakları kullanmak için en maliyet etkin yolun ne olduğunu belirlemelidir.

54. Ulusal sağlık stratejileri ile eylem planlarının belirlenmesi ve uygulanmasında, diğer prensiplerin yanı sıra ayrımcılık gözetmeme ve halkın katılımı prensiplerine saygı gösterilmesi gerekir. Kişi ve grupların kendi gelişimlerini etkileyebilecek karar alma süreçlerine katılımı, hükümetlerin 12. Madde altındaki yükümlülüklerini yerine getirirken geliştirdikleri her türlü politika, program ve stratejinin özellikle ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Sağlığın geliştirilmesi için, önceliklerin belirlenmesi, kararların alınması, planlama, uygulama ve stratejilerin değerlendirilmesi ile ilgili süreçlere toplumun etkin bir şekilde katılımı şarttır. Sağlık hizmetlerinin etkin bir biçimde temin edilebilmesi yalnız ve yalnız halkın katılımı Devletlerce güvence altına alındığında sağlanabilir.

55. Sağlık hakkının gerçekleştirilmesi dahil tüm insan haklarının etkin bir şekilde uygulanabilmesinde iyi yönetişim olmazsa olmaz bir unsurdur; bu sebeple, ulusal sağlık stratejisi ve planının sorumluluk, şeffaflık ve yargının bağımsızlığı ilkelerine dayanması gerekir. Bu hakkın gerçekleştirilmesi yolunda uygun bir ortamın yaratılabilmesi için, özel sektör ve sivil toplumun faaliyetlerini gerçekleştirirken sağlık hakkına yönelik bir farkındalıkları olması ve bu hakkın öneminin bilincinde olmasını sağlayacak uygun tedbirlerin taraf Devletler tarafından alınması gereklidir.

56. Sağlık hakkıyla ilgili ulusal stratejilerine işlevsellik kazandırırken taraf Devletlerin çerçeve bir yasa kabul etmeyi göz önünde bulundurmaları gereklidir. Bu çerçeve yasa ise, ulusal sağlık stratejileri ile eylem planının uygulanmasını izlemek için ulusal bir mekanizma oluşturmalıdır. Bu çerçeve yasa, ulaşılması amaçlanan hedefler ile bunlara ulaşmak için gerekli zaman planına yönelik hükümleri; sağlık hakkı karşılaştırmalı değerlendirme sonuçlarının elde edilmesinde kullanılacak araçları; sağlık uzmanlarını da içerecek şekilde sivil toplum, özel sektör ve uluslararası örgütler arasında bir işbirliği oluşturmanın amaçlanmasını; sağlık hakkı ulusal stratejisi ve eylem planının uygulanması için gerekli kurumsal sorumluluğu; ve olası başvuru usullerini içermektedir. Sağlık hakkının gerçekleştirilmesinde kat edilen aşamaların izlenmesinde, taraf Devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmelerini etkileyen etmen ve zorluları belirlemeleri gereklidir.

Sağlık hakkı göstergeleri ve karşılaştırmalı değerlendirme sonuçları

57. Ulusal sağlık stratejilerinin uygun sağlık hakkı göstergeleri ile karşılaştırmalı değerlendirme sonuçlarını belirlemesi gerekmektedir. Göstergeler, taraf Devletlerin 12. Madde altındaki yükümlülüklerini ulusal ve uluslararası düzeyde izlemeye yönelik olarak düzenlenmelidir. Devletler, sağlık hakkının farkı boyutlarını ele alması gereken uygun sağlık hakkı göstergelerini belirlerken, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) bu alandaki mevcut çalışmalarından yardım alabilirler. Sağlık hakkı göstergelerinin, yasaklanan ayrımcılık biçimlerine göre ayrıştırılması gerekmektedir.

58. Taraf Devletler, uygun sağlık hakkı göstergelerinin belirlenmesini takiben, her bir göstergeyle ilgili uygun ulusal karşılaştırma değerlendirmeleri hazırlamaya çağrılmaktadır. Periyodik raporlama usulü bağlamında Komite, taraf Devletle birlikte kapsam belirleme sürecinde yer alacaktır. Kapsam belirleme çalışması, ilgili taraf Devletle Komitenin göstergeleri ve ulusal düzeydeki karşılaştırmalı değerlendirmeleri ortaklaşa değerlendirmelerini içermektedir; bu bir süreç olup bir sonraki değerlendirme dönemi için başarılması amaçlanan hedefleri ortaya koyacaktır. Bunu takip eden beş sene zarfında taraf Devlet, ulusal düzeydeki bu karşılaştırmalı değerlendirmeleri kullanarak 12. Maddenin uygulanmasını izleyecektir. Komite ve ilgili taraf Devlet bundan bir sonraki rapor sürecinde amaçlanan karşılaştırmalı değerlere ulaşılıp ulaşılmadığını ve varsa bu süreçte karşılaşılmış olan zorlukların nedenlerini değerlendirecektir.

Başvuru yolları ve sorumluluk

59. Sağlık hakkı ihlali mağduru tüm kişi veya grupların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde etkin hukuksal ve uygun diğer başvuru yollarına erişimi olması gerekmektedir[30]. Bu türden ihlallere maruz kalan tüm mağdurların geri iade, telafi, eylemin tekrarı olmamasını sağlama veya güvence altına alma gibi biçimler alan gerekli tazminattan yararlanma hakkı olmalıdır. Ulusal düzeydeki ombudsmanlar, insan hakları komisyonları, tüketici forumları, hasta hakları dernekleri ya da benzeri kurumların sağlık hakkı ihlallerini ele alması gerekmektedir.

60. Sağlık hakkını tanıyan uluslararası araçların iç hukuk sistemine dahil edilmesi tazmin ve telafi edici tedbirlerin kapsam ve etkinliğini ciddi şekilde arttırabildiğinden tüm durumlarda teşvik edilmesi gerekir.[31] Uluslararası hukukun iç hukuk sistemine dahil etmesi, mahkemelerin sağlık hakkı ihlallerine ya da, en azından, ana yükümlülüklerle ilgili ihlallere Sözleşmeye doğrudan referans yaparak bakabilmesini sağlar.

61. Yargıçlar ve hukukçular, görevlerini yerine getirirken sağlık hakkı ihlallerini daha fazla dikkate almak konusunda taraf Devletlerce teşvik edilmelidir.

62. Taraf Devletler, sağlık hakkının gerçekleştirilmesinde riske açık ve toplum dışına itilmiş gruplara yardım sağlamak amacıyla insan hakları savunucularının ve sivil toplumun diğer üyelerinin çalışmalarına saygı duymalı, ve bu çalışmaları korumalı, kolaylaştırmalı ve teşvik etmelidir.

5. Taraf devletler dışında kalan diğer aktörlerin yükümlülükleri

63. Birleşmiş Milletler organları ve programlarının rolü; özellikle de sağlık hakkının uluslararası, bölgesel ve ülkesel düzeylerde gerçekleştirilmesi konusunda Dünya Sağlık Örgütünün üstlendiği kilit görev ve UNICEF’in çocukların sağlık hakkına ilişkin görevi özel bir önem taşımaktadır. Taraf Devletler, sağlık hakkına dair ulusal stratejiler belirleyip uygularken, Dünya Sağlık örgütünün teknik yardımlarına ve örgütle işbirliğine girmeye açık olmalıdır. Bundan başka, rapor hazırlama sürecinde taraf Devletlerin veri toplanması, ayrıştırılması ve sağlık hakkı göstergeleri ile karşılaştırmalı değerlendirme sonuçlarının geliştirilmesi ile ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütünün geniş kapsamlı bilgilendirme ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanması gerekmektedir.

64. İlaveten, sivil toplumun muhtelif unsurları dahil olmak üzere ilgili tüm aktörler arasındaki etkileşimin arttırılması için sağlık hakkının gerçekleştirilmesine yönelik eşgüdümlü çabaların yürütülmesi gereklidir. Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, UNICEF, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, Dünya Bankası, bölgesel kalkınma bankaları, Uluslararası Para Fonu, Dünya Ticaret Örgütü ve Birleşmiş Milletler Sistemi altındaki diğer ilgili yapılar Sözleşmenin 22 ve 23. Maddeleri ışığında ve kendi uzmanlık alanları dahilinde taraf Devletlerle etkili bir şekilde birlikte çalışmalıdır. Sağlık hakkının ulusal düzeyde uygulanması ile ilgili bu işbirliği, örgütlerin kendi görev talimatlarını gerektiği gibi dikkate almalıdır. Özellikle de Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası mali kurumlar kredi politikası ve düzenlemelerinde ve ayrıca yapısal uyum programlarında sağlık hakkının korunmasına çok daha fazla önem vermelidir. Komite, taraf Devlet raporlarını ve Devletlerin 12. Madde altındaki yükümlükleri yerine getirip getiremeyeceklerini incelerken, diğer tüm aktörler tarafından sağlanan yardımın etkilerini de göz önünde bulunduracaktır. Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşlarının, programlarının ve kuruluşlarının insan haklarına dayalı bir yaklaşımın benimsenmesi sağlık hakkının uygulanmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Komite, taraf Devlet raporlarını incelerken, sağlık meslek örgütleri ve diğer hükümet-dışı örgütlerin Devletlerin 12. Madde altındaki yükümlülüklerine ilişkin rolünü de dikkate alacaktır.

65. Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası Kızılhaç/Kızılay Komitesi, UNICEF, hükümet-dışı örgütler ve ulusal tabip odaları, mülteciler ve yerinden edilmiş kişilere yönelik yardımlar da dahil olmak üzere olağanüstü hallerde afet yardımı ve insani yardım sağlanmasıyla ilgili olarak özel öneme sahiptir. Toplumun en fazla riske açık kesimleri ile toplum dışına itilmiş gruplara, uluslararası tıbbi yardımların sağlanması, kaynakların (güvenli ve içilebilir su, yiyecek, tıbbi yardım, vb.) dağıtımı ve idaresi ile ilgili süreçlerde öncelik tanınmalıdır.

 



[1] Örnek vermek gerekirse, sağlık tesisleri, mal ve hizmetleri ile ilgili olarak ayrımcılık gözetmeme ilkesi pek çok ülkenin yasal mevzuatında yer alan bir yasal zorunluluktur.

[2] 1989/11 sayılı kararı ile.

[3] Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 1991 yılında (46/119 sayılı kararla) kabul edilen Akıl Hastalarının Korunmasına ve Akıl Sağlığının Geliştirilmesine Dair Prensipler ve Komitenin engeli kişilere ilişkin 5 No’lu genel yorumu, akıl hastalığı olan kişiler için geçerlidir; 1994 yılında Kahire’de düzenlenen Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı ve ayrıca 1995 yılında Pekin’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı sırasıyla üreme sağlığı ve kadın sağlığının tanımlarını ortaya koymaktadır.

[4] Cenevre Sözleşmelerinin savaş mağdurlarının korunmasına ilişkin ortak 3. maddesi (1949); Uluslararası Silahlı Çatışma Mağdurlarının Korunmasına ilişkin I No’lu Protokolü (1977), Madde 75 (2) (a); Uluslararası Olmayan Silahlı Çatışma Mağdurlarının Korunmasına ilişkin II No’lu Protokolü, Madde 4 (a).

[5] Bkz. Dünya Sağlık Örgütü, Temel İlaçlar Model Listesi, 1999 yılında gözden geçirilmiş hali, WHO İlaç Bilgileri (Drug Information), 13. Cilt, No. 4, 1999.

[6] Bu genel yorumda sağlık tesisleri, mal ve hizmetlerine yapılan tüm referanslar, başka türlü öngörülmediği müddetçe bu genel yorumun 11 ve 12 (a) paragraflarında belirtilen sağlığın belirliyici etmenlerini içermektedir.

[7] Bu genel yorumun 18 ve 19. paragraflarına bakınız.

[8] Bkz. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 19 (2). Bu genel yorum, bilgiye erişim konusunun sağlık hakkı için özel önemi olması sebebiyle bu konuya özel bir yer vermektedir.

[9] Sağlık hakkıyla ilgili literatür ve uygulamalarda çoğunlukla üç düzey sağlık bakımına referans yapılmaktadır: birincil sağlık hizmetleri sıklıkla görülen ve nispeten daha az ciddi olan hastalıklarla ilgilidir ve sağlık personeli ve/veya topluluk düzeyinde çalışan pratisyen hekimlerce nispeten düşük bir ücrete sağlanır; ikincil sağlık hizmetleri başta hastaneler olmak üzere merkezlerde verilir ve topluluk düzeyinde ilgilenilemeyecek olan ve oldukça sık görülen hafif veya ciddi hastalıklarla ilgilidir; üçüncül sağlık hizmetleri, nispeten daha az merkezde verilir ve özel olarak eğitilmiş sağlık personeli, doktor ve özel ekipmanı gerekli kılan sınırlı sayıdaki ciddi veya hafif sağlık sorunlarıyla ilgilenir, ve nispeten daha pahalıdır. Birincil, ikincil ve üçüncül sağlık hizmetlerinin sıklıkla örtüşmesi ve karşılıklı etkileşim halinde olması sebebiyle, bu türden bir tipolojinin kullanılması, taraf Devletlerin hangi düzeyde sağlık hizmetlerini sağlamasını değerlendirebilmesi için farkların belirlenmesinde her zaman için yeterli bir ölçüt olmayabilir. Bu nedenle, bu ayırım 12. Maddenin normatif anlamı bağlamında sınırlı bir yardım sağlamaktadır.

[10] Dünya Sağlık Örgütüne göre ölü doğum oranları artık sıklıkla başvurulan bir ölçüt değildir; bunun yerine çocuk ölüm oranları ve 5 yaş altı ölüm oranları kullanılmaktadır.

[11] Doğum öncesi (pre-natal) ile, doğumdan önce olan ve meydana gelenler kastedilmektedir; perinatal doğumdan çok kısa bir önce ve sonra gelen dönem anlamına gelir (tıbbi istatistiklere göre bu dönem gebeliğin 28. haftasının bitimiyle başlayıp, doğumdan sonraki bir-dört hafta arasında sona ermektedir); bunun aksine neonatal dönem, doğumdan sonraki ilk dört haftayı kapsamaktadır; ve son olarak doğum sonrası (post‑natal) dönem, doğumdan sonrasında meydana gelenlerle ilgilidir. Bu genel yorumda, daha genel terimler olan doğum öncesi ve doğum sonrası dönem terimleri kullanılmaktadır.

[12] Üreme sağlığı, kadın ve erkeklerin çocuk doğurup doğurmamaya ve doğuracaklarsa ne zaman doğuracaklarına özgürce karar verebilmeleri anlamına gelmektedir. Kişilerin kendilerinin seçebileceği güvenli, etkin, karşılanabilir ve kabul edilebilir aile planlaması yöntemlerine erişim ve bu yöntemler konusunda bilgilendirilme hakkı ile örneğin kadınların güvenle hamile kalıp çocuk doğurabilmelerini sağlayan uygun sağlık bakım hizmetlerine erişim hakkını içerir.

[13] Komite, bu bağlamda 1972 yılında kabul edilen Stockholm Bildirgesinin 1. İlkesini göz önünde bulundurmaktadır. Buna göre: “Hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak insanın temel hakkıdır”. Komite, bunun dışında, bireylerin refahı için sağlıklı bir çevrenin temin edilmesi gerekliliği ile ilgili olan 45/94 sayılı Genel Kurul kararı dahil uluslararası hukukta meydana gelen son gelişmeleri; Rio Bildirgesinin 1. İlkesini, ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesine Ek San Salvador Protokolünün 10. Maddesi gibi bölgesel insan hakları araçlarını dikkate almaktadır.

[14]  155 No’lu Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi, Madde 4.2.

[15]  Bkz. paragraf 12 (b) ve Not 8.

[16] Bu ana yükümlülüklerle ilgili olarak, mevcut genel yorumun 43 ve 44. paragraflarına bakınız.

[17] Çocuk Hakları Sözleşmesinin 24. Maddesinin 1. Paragrafı.

[18] Bkz. Dünya Sağlık Asamblesinin “Anne ve çocuk sağlığı ve aile planlaması: kadın ve çocukların sağlığına zararlı geleneksel uygulamalar” başlıklı ve WHA47.10 sayılı kararı, 1994.

[19] Yerli halkları ilgilendiren gelişmekte olan mevcut uluslararası normlar şunları içermektedir: Bağımsız Devletlerdeki Yerli ve Kabile Halklarına ilişkin 169 No’lu Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi (1989); Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 29 (c), (d) ve 30. Maddeler (1989); Devletlere, yerli topulukların bilgi, yenilik ve uygulamalarına saygı duymayı ve bunları korumayı tavsiye eden Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Madde 8 (j) (1992); Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, Gündem 21 (1992), özellikle de Bölüm 26; ve yerli halkların tüm insan haklarına ayrımcılık gözetilmeksizin saygı duyulmasını sağlamaya yönelik olarak Devletlerin toplu ve olumlu tedbirler alması gerektiğini belirten Viyana Bildirgesi ve Eylem Programı (1993), Bölüm I, Paragraf 20. Ayrıca bakınız, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992) giriş bölümü ve 3. Maddesi; Özellikle Afrika’da, Ciddi Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (1994), Madde 10 (2) (e). Son yıllarda gittikçe artan sayıda Devlet, yerli halkların özel haklarını tanıyacak mevzuatlar geliştirip anayasalarında değişikliğe gitmiştir.

[20] Bkz. 13 No’lu genel yorum, 43. Paragraf.

[21] Bkz. 3 No’lu genel yorum, 9. Paragraf ve 13 No’lu genel yorum, 44. Paragraf.

[22] Bkz. 3 No’lu genel yorum, 9. Paragraf ve 13 No’lu genel yorum, 45. Paragraf.

[23] 12 ve 13 No’lu genel yorumlara göre yerine getirme yükümlülüğü kolaylaştırma ve sağlama yükümlülüklerini bir araya getirmektedir. Mevcut genel yorumdaki yerine getirme yükümlülüğü, Dünya Sağlık Örgütü ve başka yerlerdeki çalışmalarda sağlığın geliştirilmesinin oldukça kritik bir öneme sahip olması nedeniyle geliştirme (destekleme) yükümlülüğünü de bunlara dahil etmektedir.

[24] 46/119 sayılı Genel Kurul kararı (1991).

[25] Bu türden bir politikanın öğeleri tehlikeli maddelerin, ekipmanların, cisimlerin, bileşen maddelerin ve çalışma usullerinin belirlenmesi, tespit edilmesi, ruhsatlandırılması ve denetimi; işçilere sağlıkla ilgili bilgilendirme yapılması ve gerektiği takdirde koruyucu ekipman ve kıyafet temin edilmesi; yasa ve yönetmeliklerin gerekli denetimlerle birlikte yürürlüğe konulması; meslek hastalıkları ve iş kazaları hakkında bilgilendirme yapılması, ciddi kaza ve hastalıklar hakkında soruşturma yürütülmesi ve yıllık istatistikler tutulması gerekliliği; işçilerin ve temsilcilerinin, bu türden bir politikaya uygun olarak gerçekleştirdikleri yerinde eylemlerinde inzibati tedbirlere karşı korunması; ve başta önleyici işlevleri olanlar olmak üzere iş sağlığı hizmetlerinin temin edilmesidir. Bkz. Uluslararası Çalışma Örgütü İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin Sözleşme, 1981 (No. 155) ve İş Sağlığı Hizmetlerine ilişkin Sözleşme, 1985 (No. 161).

[26] Madde II, Alma‑Ata Bildirgesi, Temel Sağlık Hizmetleri Uluslararası Konferansı Raporu, Alma‑Ata, 6‑12 Eylül 1978; Dünya Sağlık Örgütü, “Herkes için Sağlık” Serisi, No. 1, WHO, Cenevre, 1978 içinde.

[27] Bu genel yorumun 45. Paragrafına bakınız.

[28] Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Raporu, Kahire, 5‑13 Eylül 1994 (Birleşmiş Milletler yayınları, Satış No. E.95.XIII.18), Bölüm I, karar 1,Ek, VII ve VIII. Bölümler.

[29] Sözleşme, 2. Maddenin 1. Paragrafı.

[30] Taraf Devletler, bu türden grupların hak sahipleri gibi başvuru yollarını kullanıp kullanamayacağına bakılmaksızın, 12. Maddenin hem kolektif hem de bireysel boyutuna tabidir. Toplu haklar sağlık alanında kritik öneme sahip olup, modern kamu sağlığı politikası, ciddi biçimde doğrudan gruplara yönelik olan koruma ve geliştirme yaklaşımına dayanmaktadır.

[31] Bkz. 2 No’lu genel yorum, 9. Paragraf.

 

Anasayfa  |  Hesap Numaralarımız  |  İletişim

Copyright 1997-2020 www.hayad.org.tr Tüm hakları saklıdır.