HİZMET KUSURUNUN VARLIĞI DANIŞTAY KARARI
HİZMET KUSURUNUN VARLIĞI DANIŞTAY KARARI

1-SAĞLIK HİZMETİNİN KURULUŞUNDA VE İŞLEYİŞİNDE, HİZMET KUSURUNUN BULUNUP BULUNMADIĞI KONUSUNDA BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPTIRILMAMIŞ OLSA BİLE, YÜKSEK SAĞLIK ŞURASINCA TESPİT EDİLEN HUSUSLAR DEĞERLENDİRİLEREK HİZMET KUSURUNUN VARLIĞINA HÜKMEDİLEBİLECEĞİ,
2-2577 SAYILI YASA’NIN 26/2 MADDESİNDEKİ, YALNIZ ÖLENİ İLGİLENDİREN DAVALARA İLİŞKİN DİLEKÇENİN İPTAL EDİLECEĞİNE İLİŞKİN KURALIN, MENFAAT İHLALİNE DAYALI OLARAK AÇILAN DAVALARDA UYGULANABİLECEĞİ, HAK İHLALİNE DAYALI DAVALARDA UYGULANMA OLANAĞI BULUNMADIĞI HK.

Dairesi ———————– ONUNCU DAİRE     Karar Yılı ——————— 2007                    Karar No——————— 4237                    Esas Yılı———————- 2004                    Esas No ———————-6540                   Karar Tarihi—————— 19/09/2007

 

Temyiz Eden (Davacılar) :…’ya velayeten kendi adlarına asaleten… ve …
Vekilleri : Av. ?, Av. ?
Temyiz Eden (Davalı) : … Ünivesitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. ?
İstemin Özeti :Antalya 1. İdare Mahkemesinin tazminat isteminin kısmen kabulü yolundaki 29.4.2003 tarih ve E:2002/869, K:2003/509 sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti: Taraflarca karşılıklı olarak savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Yunus Çetin
Düşüncesi : Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminat ve manevi tazminatın fazlaya ilişkin kısmının reddi yönünden onanması, manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmı ile dilekçenin iptaline ilişkin kısmı yönünden ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Emin Celalettin Özkan
Düşüncesi : İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen doğum sırasında gecikmeli ve hatalı tıbbi müdahalelerde bulunulması sonucu bebeğin oksijensizliğe bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesi ve daha sonrada ölümü nedeniyle anne ve baba olan davacıların uğradığı manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesince sağlık hizmetinin kuruluşu ve işleyişinde ağır hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden; doğumu gerçekleştiren hastane personeli hakkında yaptırılan soruşturmaya dayalı olarak Danıştay 2. Dairesince verilen 10.10.2002 tarih ve E:2002/850 K:2002/3418 sayılı kararla eylemlerine uyan TCK’nun 459 uncu maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca lüzumu muhakemelerine karar verildiği, karara dayanak alınan … Üniversitesi Tıp Fakültesi Daimi Etik Kurulu Kararı’nın ise;… hekim ihmali ve klinik uygulamanın eksikliğinden kaynaklanan bir tıbbi zararın oluştuğunu düşündürmekte olduğu kanaatini bildiren bir karar olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesiyle adalet işlerinde bilirkişilik yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu Kurularak 2. maddesinde de kurumun mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu haliyle, doğumu gerçekleştiren hastane personeli hakkında bir yargılamanın da bulunduğu hususu gözönüne alındığında, sağlık hizmetinin kuruluşu ve işleyişindeki ağır kusurun varlığının saptanması bu yargılama sonucuna bağlı olup; davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğunun kabulü için yeterli kabul edilemiyecek nitelikteki dosya içindeki bilgi ve belgelere dayalı olarak verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Belirtilen nedenle, taraflar temyizine konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, anne …’nun 20.5.2001 tarihinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaptığı doğumda bebeğinin oksijen yetersizliğine bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen bebek … için 200.000 YTL, anne … için 150.000 YTL ve baba … için 150.000 YTL olmak üzere toplam 500.000 YTL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Antalya 1. İdare Mahkemesince, Anayasanın 125. maddesinde idarenin kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı, davalı idarece yaptırılan ceza soruşturması ve son soruşturma açılmasına ilişkin karar ile yine davalı idare bünyesinde kurulu bulunan Etik Kurulunun hazırladığı rapor uyarınca sağlık hizmetinin kusurlu işletildiği sonucuna ulaşıldığı, manevi tazminatın idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan zarar nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı belirlemek ve karşılığında hiç bir şekilde giderilemeyecek olan buelem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmek amacını taşıması nedeniyle takdiren anne için 20.000 YTL, baba için de 15.000 YTL manevi tazminatın faizsiz olarak ödenmesinin uygun olduğu, öte yandan, 2577 ayılı Yasanın 26/2. maddesinde yalnız öleni ilgilendiren davalara ilişkin dilekçelerin iptal edileceği kuralına yer verildiği, çocuk …’nun davanın devamı sırasında 2.6.2002 tarihinde ölmesi ve istenilen manevi tazminatın kişisel zarar olması ve sadece isteyeni ilgilendirmesi nedeniyle çocuk … yönünden dilekçenin iptali gerektiği gerekçesiyle anne için 20.000 YTL, baba için de 15.000 YTL manevi tazminatın faizsiz olarak tazminine, bebek … yönünden ise dilekçenin iptaline karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, çocuğun mirasçıları olmaları nedeniyle çocuk için de tazminat ödenmesi gerektiği, manevi tazminata faiz yürütülmemesinin hukuka aykırı olduğu, takdir edilen manevi tazminatın çok az olduğu; davalı idare tarafından ise, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için, zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini, ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.
Uyuşmazlıkta, anne …’nun 20.5.2001 tarihinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaptığı doğumda bebeğinin oksijen yetersizliğine bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı konusunda idare mahkemesince herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın … Üniversitesi Tıp Fakültesi Daimi Etik Kurulu’nun olay hakkında düzenlediği rapor esas alınmak suretiyle karar verildiği görülmekle beraber, Dairemizin 4.4.2007 tarihli ara kararına cevaben gönderilen belgelerden, tıbbi müdahalede bulunan sağlık personeli hakkında Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin E:2003/42 sayısında açılan ceza davasında, sağlık personelinin kusur oranlarının tespitinin yaptırılması amacıyla konunun Yüksek Sağlık Şurası’na intikal ettirildiği, Yüksek Sağlık Şurası’nca da; 26.4.2001 tarihinden itibaren yapılmış olan NST’lerde tekrarlayan deselerasyonların olduğu, bu nedenle bebekte gelişen iskemik ensefalopatinin akut olarak doğumda gelişmediği ve kronik anoksiye bağlı olduğunun anlaşıldığı, antenatal takibi yapan, bu NST’leri normal olarak kabul ederek daha ileri tetkik ve tedaviye gerek görmeyen, dosyada isimleri belli olamayan hekimlerin 8/8 oranında kusurlu olduklarına, hastaneye başvuran hastanın antenatal kayıtlarını ve testlerini incelemeden normal doğuma yönlendirerek kaçınılmaz olarak fetal sıkıntıya neden olan doktorun 4/8 oranında kusurlu olduğuna, ancak bu kusurun bebekteki iskemik ensefalopatinin nedeni olmadığına, hastada fetal kalp hızının çok düşmesine rağmen anestezi ekibi bulunamadığından, acil sezeryanın gecikmeli olarak gerçekleşmesine neden olduklarından anestezi ekibi ve nöbetçi doktorun 4/8 oranında kusurlu olduklarına, adli bir dosya olmasına rağmen önemli delillerin (NST grafileri) kaybolmasını engellemede gerekli özeni göstermediğinden Kadın Doğum Bölümünün kusurlu olduğuna, önemli delillerin (NST grafileri) kay bolmasını engellemede gerekli özeni göstermeyen ve hastane acil ameliyat koşullarının organizasyonunda eksikliği bulunan hastane idaresinin kusurlu olduğuna 30.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Yüksek sağlık Şurası’nca yapılan tespitler uyarınca, davalı idarece yürütülen sağlık hizmetinin kuruluşunda ve işleyişinde ağır hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda temyize konu Mahkeme kararının, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı ile hükmedilen manevi tazminattan fazlaya ilişkin kısmının reddine yönelik kısmında 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiç birisi bulunmadığından, davacıların temyiz istemi kısmen, davalı idarenin temyiz istemi ise tamamen yerinde görülmemektedir.
Mahkeme kararının, çocuk … yönünden dilekçenin iptaline ilişkin kısmına gelince;
Oksijen yetersizliği nedeniyle beyin ölümü tanısıyla doğup bu davada davacı olan bebek …’nun davanın devamı sırasında ölümü nedeniyle İdare Mahkemesi tarafından, davanın adı geçen davacıya ilişkin bölümü için dilekçenin iptaline karar verilmiştir.
Oysa, 2577 sayılı Yasanın 26/2. maddesinde yalnız öleni ilgilendiren davalara ilişkin dilekçelerin iptal edileceğine ilişkin kural, menfaat ihlaline dayalı olarak açılan davalarda uygulanacak bir kural olup, hak ihlaline dayalı olarak açılan tam yargı davalarında uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Esasen davanın bebek …’ya ilişkin bölümünde manevi tazminat isteminin kabulü halinde Türk Lirası cinsinden tazminata hükmedileceği dikkate alındığında davanın ölen davacıya ilişkin bölümünün yalnız öleni ilgilendirmediğinin, mirasçılarının davanın bu bölümünü takip edebileceğinin kabulü gerekir.
Mahkeme kararının, hükmedilen manevi tazminata yasal faiz yürütülmesi isteminin reddine ilişkin kısmına gelince;
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir oranda olması gerekmektedir.
Manevi tazminatın belirtilen niteliği itibariyle, ilgililerin uğradıkları manevi zararın gerçek anlamda karşılanabilmesi, hükmedilen manevi tazminat tutarına yasal faiz uygulanmasını da gerektirmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kısmen kabulüyle Antalya 1. İdare Mahkemesinin 29.4.2003 tarih ve E:2002/869, K:2003/509 sayılı kararının, hükmedilen manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmı ile çocuk … yönünden dilekçenin iptaline ilişkin kısmının bozulmasına oyçokluğuyla, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunmayan davacıların temyiz isteminin kısmen, davalı idarenin temyiz isteminin ise tamamen reddiyle hükmedilen manevi tazminattan fazlaya ilişkin kısmının reddiyle, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının onanmasıina, dosyanın, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 19.9.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Mahkemece, çocuk …’nun davanın devamı sırasında 2.6.2002 tarihinde ölmesi ve istenilen manevi tazminatın kişisel zarar olması ve sadece isteyeni ilgilendirmesi nedeniyle çocuk … yönünden dilekçenin iptaline karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığından mahkeme kararının bu kısmının da onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına bu yönden karşıyım.
(DAN-DER ; SAYI :118)

 

 

Anasayfa  |  Hesap Numaralarımız  |  İletişim

Copyright 1997-2020 www.hayad.org.tr Tüm hakları saklıdır.