Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak her insanın doğuştan gelen vazgeçilemez, ertelenemez ve devredilemez haklarındandır.
26 EKİM HASTA HAKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 2005



Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak her insanın doğuştan gelen vazgeçilemez, ertelenemez ve devredilemez haklarındandır.  Herkes, sağlığını geliştirmek, korumak, hastalık veya sakatlık halinde ise, eski sağlığına kavuşabilmek için her türlü tedavi ve iyileştirme hizmetlerini ekonomik ve sosyal statüsünden bağımsız olarak alabilmelidir.

Hastalıkların önlenmesi ve hastalık halinde iyileşebilme, her bireyin arzuladığı ancak bireylerin kendi olanaklarına bırakılamayacak kadar önemli ve toplumsal konulardır.  Herkesin kolay ulaşılabilir, yeterli, nitelikli, ücretsiz sağlık hizmeti alabilmesi olanaklı hale getirilmelidir.

Hastalar ve yakınları sağlık sorunlarına çözüm ararlarken kimi zaman sağlık çalışanlarının, kimi zaman da sağlık sisteminin yarattığı sorunlarla başa çıkmak zorunda kalmaktadır.

Hasta hakları, mesleği kötüye kullananların disiplin cezaları almaları ya da yasalara göre cezalandırılmalarından ibaret değildir. Bu haklar; genel bütçede sağlığa ayrılan payın azlığından başlayıp,  koruyucu hekimliği kapsayan, insanların yaşamları üzerine alınan kararlara ve sağlıkla ilgili uygulanan politikalara kadar uzanır. Hasta hakları ece hasta insanları ve yakınlarını değil, toplumun tümünü kapsamaktadır. Unutulmamalıdır ki ölüm de, hastalık da meslek, sosyal statü ve zaman ayrımı tanımaz.

2005 Nisan ayında çıkartılan yönerge ile de hasta hakları kurullarında, sivil toplum örgütlerinin yer alması zorlaştırılmıştır.  Valilik ve Kaymakamlığa başvuru şartı ve sivil toplum kuruluşunun tüzüklerinde” hasta ve hasta yakınlarına yönelik çalışma yapabileceğine” dair madde bulunması zorunluluğu getirilmiştir. Şikâyeti yapan hasta ve hasta yakının istemesi halinde kurula katılabileceği olumlu bir gelişme olsada,  kurulun toplantısına çağrılması kurul yetkililerine bırakılmıştır. Hasta hakları ve yönergesi ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmayan halkın bu hakkından da haberi yoktur.

Yer yer uygulamaları başlatılan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nda;  her vatandaşın ‘temel sağlık hizmetleri’ne ücretsiz ulaşabilmesinden bahsedilmesine karşın, uygulamada,  prim, katkı payı gibi kavramlarla karşılaşılmakta ve hastanın gereksinim duyduğu sağlık hizmeti talepleri karşısında ücret ödemesi söz konusu olmaktadır.

Devletin sağlık hizmetlerini sunmaktan vazgeçerek, özel sektöre devretme çabası, hasta hakkı ihlalidir. Senelerce pirim, vergi ödeyen insanların daha iyi hizmet alacakları umuduyla özel muayenehanelerde ve özel sağlık hizmeti sunan kurumlarda çare aramaları devletin ayıbıdır.

Hasta Hakları Yönetmeliği’nde hastaların tıbbın ve teknolojinin ulaştığı en çağdaş yöntemlerle tedavi olma hakkı olduğu yazar.Çağdaş bir sağlık hizmetini, yurttaşlarına ücretsiz olarak sunamayan, daha da önemlisi Anayasa’ya rağmen bunu hedeflemeyen sağlık politikaları ile karşı karşıyayız. Maliyet, kâr-zarar hesapları sağlık hizmeti sunumu için söz konusu olamazDevlet sağlık hizmetini kâr amaçlıdeğil, sosyal devlet olmanın gerektirdiği biçimde, sosyal fayda amaçlı sunmalıdır. Önemli olan ayda çok hastaya hizmet vermek değil,  halkın sağlık sorunlarına gerçekten çözüm üretebilmektir.

AB’ye tam üyeliğe aday olan bir Türkiye’nin sağlık göstergeleri ile AB ülkelerinin sağlık göstergeleri arasında önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıkların azaltılması, sağlık hizmetlerinin nitelikli ve yeterli kılınması için; bütçeden sağlığa ayrılan payın artırılması, bu payın etkin ve verimli kullanılması, personel istihdamının dengeli dağılımının gerçekleştirilmesi ve en önemlisi ulusal sağlık politikasının bir an önce oluşturulması gerekmektedir.

Cevap beklediğimiz pek çok soru bulunmaktadır.

— Yaptırım gücü yüksek, uygulanabilir bir “Hasta Hakları Yasası” ne zaman çıkartılacak?

— Hasta hakları var olabilmesi için anlayış değişebilecek midir?

— Sağlığın sadece hastalık ve sakatlık halinde değil, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olduğu ne zaman anlaşılacaktır?

— Hastane ve hekim kapılarında korku ve endişeyle umut arayanların “insan” oldukları ne zaman fark edilecektir?

— Halkımız hastane, tedavi ve ilaç masraflarını karşılayabilmek için, “Parayı nereden bulacağım?” endişesinden ne zaman kurtulacaktır?

— Hastane kapılarında, acil servislerde, doktor kapılarında uzun çaresiz bekleyişler ne zaman sona erecektir?

—Hastayı, hastaneye yatırabilmek, hastanede tutabilmek ve sosyal güvencenin yeteceği bir hastane bulabilmek için eş, dost, tanıdık aramak zorunda kalmadan sağlık hizmeti alınılabilecek günler gelecek midir?

— Hastane, hekim, sağlık personeli, alt yapı yetersizliği yüzünden çocuklarımızın ölmesinin önüne ne zaman geçilecektir?

— Yüzümüze bakılmadan, muayene edilmeden, hastalığımızın ne olduğunu anlaşılmadan, elimize reçete tutuşturulmasından kurtulabilecek miyiz?

—Yıllardır pirim, vergi ödediğimiz sosyal güvenlik kurumumuz, cebimizden para ödemeden tedavi olmamızı ne zaman sağlayacaktır?

— Hasta olduğumuz için kendimizi suçlu hissetmeden, hastanelerden kovulmadan, azar işitmeden hizmete ulaşabilecek miyiz? Daha da önemlisi bizlerin müşteri değil sağlık hizmeti alması gereken insanlar olduğumuz ne zaman kabul edilecektir?

Geleceğe ilişkin olumsuz öngörülere sahip olmakla birlikte; Bizler sağlığını ve kaybettiği sağlıklı olma halini talep eden insanlar,  çözümün sağlıkçısı, hastası, yöneticisi, akademisyeni, yani herkesin el birliği yapması gerekliliğe olan inancımız devam etmektedir. Bugün ütopya gibi görünen hasta haklarını var etmek için çalışmalarımızı, her günün yeni bir umut olduğu bilinci ve duygusuyla hasta haklarının var olması inancımızı sürdüreceğiz.

HASTA VE HASTA YAKINI HAKLARI DERNEĞİ 

26 Ekim 2005

 
 
 

 

Anasayfa  |  Hesap Numaralarımız  |  İletişim

Copyright 1997-2020 www.hayad.org.tr Tüm hakları saklıdır.